“Gerçek Vaat” İran’a ne kazandırdı?

Dün gece İran’ın saldırıları İsrail tarafından büyük ölçüde savuşturuldu.

Hem kendi savunma imkan ve kabiliyeti hem de müttefikleri sayesinde oldu bu.

İsrail ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün’den destek aldı.

İran, Irak ve Suriye hava sahasını kullandı. Yemen ve Lübnan’dan kendisine yakın Şii gruplar da İran’ın saldırısına kendi SİHA’larıyla destek verdi.

Böylece dün geceki saldırılara doğrudan ya da dolaylı olarak 10 ülke dahil oldu.

Bu bile bir “bölgesel savaş” provası olarak kabul edilebilir.

Ancak asıl altı çizilmesi gereken unsur; İran’ın ilk defa kendi topraklarından İsrail’e yönelik doğrudan bir saldırı girişimde bulunması.

İran bu hamleyle İsrail’i isterse doğrudan vurabileceği iddiasını somut bir mesajla kanıtlamış oldu. İran “Gerçek Vaat” adını verdiği harekatta 170 SİHA, 30 seyir füzesi, 110 balistik füze kullandı.

İsrail ordu sözcüsü bunların yüzde 99’unun havada karşılandığını ve imha edildiğini söyledi.

Çoğunun daha İsrail hava sahasına girmeden imha edildiğini belirtirken, sözcü, bazı “alçak irtifa” seyir füzelerinin Necef Çölü’nde bulunan Nevatim Hava Üssü yakınlarına düşerek “hafif hasara” yol açtığını söyledi.

İRAN’IN HEDEFİNDEKİ ÜS: NEVATİM

Nevatim Üssü İsrail’in Suriye’deki büyükelçilik binasına karşı giriştiği hava saldırısının çıkış noktası.

Buradan kalkan F-35’ler sayesinde “operasyonun gerçekleştiği” biliniyor.

Dün gece İran’ın bu saldırıya karşılık giriştiği harekatın 1 numaralı hedefi de aslında bu nedenle Nevatim’di.

Hem askeri hem de sembolik nitelikleri açısından Nevatim’e gönderilen seyir füzeleri yine alçak irtifada iş gören İsrail’in meşhur Davud Sapanı füzeleri tarafından engellendi.

Tel Aviv ve Hayfa çevresine düşen SİHAların ise meşhur “Demir Kubbe” savunma sisteminden kaçabilen birkaç unusur olduğu iddia ediliyor.

Keza İran, saldırısını, “drone swarming” yani “SİHA sürüsü” taktiği ile gerçekleştirdi. Yani yüzlerce SİHA aynı anda ortak hedefe yönelmişken aradan sıyrılanlar/kaçanlar İsrail hava sahasına girip tahribata neden oldular.

“Gerçek Vaat” operasyonu İran’da zafer kutlamalarıyla karşılandı. İranlı yetkililer “başarı elde ettiklerini” açıkladılar.

Ancak İsrail için durum farklı.

İran saldırısını boşa çıkardıklarını iddia eden İsrail ordu sözcüsü “misilleme hakkı” kullanacaklarını, şimdi sıranın kendilerinde olduğunu söylüyor.

İSRAİL NE YAPABİLİR?

Olayların tırmanması halinde, İran ve İsrail arasında tam ölçekli bir savaşın çıkması gibi korkunç bir olasılık var ki bu her iki taraf için de çok pahalıya mal olacak, muhtemelen ABD’yi ve potansiyel olarak İngiltere’yi de mücadelenin içine çekecek bir kabus senaryosu.

ABD Başkanı Joe Biden’ın bu sabah erken saatlerde Netanyahu’yu İsrail’in İran’a yönelik herhangi bir saldırısına ABD’nin katılmayacağı konusunda uyardığı açıklandı.

Yani İsrail ne yapacaksa kendi silah ve mühimmatıyla yapacak. Ancak müttefiklerinden başta ABD ve İngiltere olmak üzere istihbarat ve lojistik destek alacağı aşikar.

Bu noktada bir diğer kilit faktör de İsrail’in yıllardır gizli saldırılarla çökertmeye çalıştığı İran’ın nükleer programı. Şu anda yaşanan kriz, İran’ın nükleer programını tamamen yok etmek için bir fırsat olabilir. Netanyahu’nun liderlik ettiği “Savaş Kabinesi”nin öncelikli hedefi bu gri alanlara yoğunlaşabilir.

İsrail kısa bir savaş yürütebilir ve İran’a büyük zarar verebilir, ancak çatışmayı tek başına tam bir zaferle sonuçlandıramaz. Belki Tahran yakınlarındaki nükleer silah geliştirme laboratuvarı olan Natanz imha edilir. Bunun dışında, İran’daki mevcut rejimi sarsması beklenemez. Batılı uzmanlar İran’a saldırının İran halkını birleştireceği görüşünü sıkça dile getiriyorlar.

İsrail “nükleer kapasite” dışında İran’ın füze ve SİHA üretim tesislerini de hedef alacaktır. İran’ın enerji tesisleri, özellikle petrol üretim ve rafineri nölgeleri muhtemel misilleme için öne çıkan diğer hedefler.

ABD ise askeri kapasitenin yanı sıra iç cephenin durumunu, çevre ülkelerin iş birliğini dikkate alarak, diğer büyük ülkelerin tutumlarını hesaba katarak, uzun bir savaş yürütebilir.

Uzun vadede ABD yönetiminin amacı; “İran rejiminin güç ve kapasitesini yok etmek”, şeklinde tanımlanıyor.

Ancak İran rejimi, stratejileri anlamaya ve riskleri hesaplamaya, çatışmalardan kaçınmaya ve kayıpları tolere etmeye hazır olmasıyla bölgede geçmişte hayli güçlü görünen Saddam ve Esad rejimlerinden ayrılıyor.

İran bu yüzden “savaşın ölçeğini” büyütmekten kaçınıyor. Daha kapsamlı ve bölgeye yayılmış savaş İran’ın istediği bir durum değil.

Uzmanlar İran’ın askeri açıdan hazırlıksız olduğunu söylüyor ve halihazırda Batı’nın ağır yaptırımları altında bulunduğunu hatırlatıyor.

Ayrıca 2022’deki muazzam protesto hareketinin de yansıttığı gibi İran rejimine karşı büyük bir iç muhalefet var. Ancak rejimin geçmişte defalarca test edilmiş dayanma gücü ve kararlılığı “İsrail’in misillemesinden” hasar almadan çıkmasını sağlayabilir.

ABD’nin uzun vadeye yayılan stratejisi ise “İran ekonomisini yaptırımlarla daha da çökertmek”.

Görünen o ki Biden yönetimi bu rotadan ilerlemeyi tercih ediyor.

İsrail’in İran’ı vurması halinde bunun “yaygın ve dönülmez” bir bölgesel savaşa yol açmasını da istemiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir